Mayıs Böceği

Yağmur Pınar
5 min readSep 6, 2023

--

Almanyadan gelen arkadaşım ile turistik bir istanbul turu sonrası eve geldikten sonra birbirimize iyi geceler dedik ve odalarımıza çekildik. Tam odaya geldiğim sırada sabah yatağın yanında gördüğüm, akşama kadar çoktan uçar gider diyerek asla kaale almadığım böceğin sesini duydum. Gürültülü bir şekilde ordan oraya uçuyordu. Bu durumdan aşırı rahatsız oldum ve ışığı açıp böceği odadan çıkarmaya çalıştım. İnatçı ve asi bir böcekti ve odadan çıkmaya hiç niyeti yok gibiydi. Bir noktada onun duvarda yürümeye çalışırken ki yalpalamasını izlemek hoşuma da gitmişti. Sanırım biraz yalpalamalarını kendime yakın hissetmiştim. Ama bu, gürültülü böcekle aynı odada uyuyacak kadar bir yakınlık değildi tabiii ki. Duvara bir şeylerle yavaşça vurarak korkup gitmesini umut ediyordum ki, birden avizeye kondu ve avizenin içine girdi. Hiç sesi de çıkmıyordu. Belki orda durur ve ses çıkarmaz umuduyla yatağa döndüm.Bu sefer de düşüncelerimin sesinden dolayı uykuya dalamıyordum. Bildiğim bir şey vardı ki düşüncelerimin sesi, o böceğin sesinden çok daha rahatsız ediciydi. Bu hayatta ne yapmak istediğime, amacımın ne olduğuna ve beni neyin mutlu ediceğine dair türlü türlü düşünceler ve ardından gelen umutsuzluk hissi. Dün hayatıma bambaşka bir yerden bakan ben, bu gece yurt dışında yüksek lisans yap avrupayı gez telkinleriyle kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ve bana hep tanıdık olan o huzursuzluk hissi.. Her gün aynı rahatsız edici düşünceler ama farklı senaryolar. Evet hep yol almaya çalışan ama yolunu bulamayan; üzücü olan da neden yolunu bulamadığını asla bilmeyip sadece aynı loopta aynı düşünceler ile dönüp duran ben. ‘Tamam ya, düşünme artık!’ dedim. Başla bir yerden hemen. Önce ielts sınav tarihlerine baktım.Ardından Almanya’da yüksek lisans için birkaç okul ve kabul şartlarını araştırarak bir yerden başladığımı düşündüm. Hayır! Her zamanki ben. Anlık beni heyecanlandıran ya da sadece düşüncelerim sussun diye karar vermişim gibi davranarak 5–10 dakikalık araştırmalar yapıp, kendimi biraz da olsa tatmin edip, ‘tamam karar verildi! Şu iş hallolduktan, bu tatilden döndükten, o depresyondan çıktıktan sonra iyice araştırırım ve yolumu bulurum’ diyerek uykuya dalınan birçok geceden sadece biri. Ve aslında içten içe sabah yine aynı sorularla ve motivasyonsuzlukla uyanacağımı bilerek gözlerimi kapatacağım sıradan bir gece işte.

5–10 dakilkalık araştırmamın son dakikalarında bayadır sesi solu çıkmayan böceğin avizenin içinden yavaşça çıktığını gördüm. Tam harekete geçicektim ki böceğin yavaş yavaş avizenin etrafında çember çizdiğini farkettim. Ne yaptığını çok iyi bilen biri edasıyla aynı yönde dakikalarca dönüp durdu. Arada bir durup sanki bir şey sorgularmışcasına, ‘ben nerdeyim, ne yapıyorum?!?’ dercesine avizeden aşağıya yöneldiği zamanlar oldu. Ama sadece birkaç saniyeden ibaretti bu sorgulama. Ardından aynı yönde çember çizmeye devam etti. Bu durum dikkatimi çekmişti.

Önce internete ‘böcekler neden çember çizer?’ gibi yazılar yazarak kaale değer bir şey bulmaya çalıştım. İnternette bakınırken karıncaların ölüm çemberi adlı bir yazı çıktı karşıma. Karıncalar etrafta gezinirken arkalarında feromon iz bırakıyorlarmış. Kolonideki bir karınca yönünü kaybedince ardından onu takip eden diğer karıncalar, yönlerini kaybettiklerini bilmeden izleri takip etmeye devam ediyorlarmış.Daha sonra zamanla diğer karıncalar da bu takibe eklenince bir sarmal halinde kendi etraflarında dönmeye başlıyorlarmış. Her bir karınca dönüp duran sarmalda sürekli feroman bıraktığı için de saatlerce hiçbir karınca bu sarmaldan ayrılmayıp, çemberi takip etmeye devam ediyormuş. Ta ki yorgunluktan ölene kadar! Kolonideki son karınca yorgunluktan ölene kadar bu sarmal devam ediyormuş. Yönünü kaybeden bir karıncayı takip eden yüzlerce karınca ve bir ölüm çemberi.

Etkileyici bir yazıydı ama yetmedi. Gecenin bu saatinde avizenin etrafında dönüp duran bu böceğin anlatmak istediği başka bir şey vardı. Tek başına avizenin etrafında hep aynı noktalardan geçerek bir çember çizmesi sıradan bir şey olamazdı. Ardından böcek çeşitlerini araştırdım ve bizim dönüp duran bu gürültücünün mayıs böceği olduğunu öğrendim. Oldukça zararsız, kendi halinde bir tipmiş. Zarasızlığının verdiği rahatlamayla bir gözüm dönmeye devam eden böcekte diğer gözüm telefonda bakınmaya devam ettim. Sonrasında karşıma uçan böceklerin neden ışığa geldiği ve etrafında döndüğü ile alakalı bir yazı çıktı. Yazıda uçan böceklerin yapay ışık etrafında yön bulma sistemlerinden kaynaklı bir hatadan dolayı çember çizdiklerinden bahsediyordu. Bazı güve türleri yönlerini ay ışığına göre buluyorlarmış. Böcek uçarken ay ışığı belirli bir açıdan geliyormuş ve böcekler bu açıyı hiç bozmadan devam ettiklerinde düz uçuyorlarmış. Ayın uzaklığından dolayı böceğin hareketi ışığın geliş açısını değiştirmiyormuş. Lamba böceğin çok yakınında olduğundan, lambadan gelen ışığın açısı sürekli değişiyormuş. Böcek düz uçabilmek adına bu açıyı düzeltme eğilimiyle eğri uçuyor, ve aynı noktanın etrafında dönüp durduğunu anlayamıyormuş. Tüm bunların sonucunda düz yol aldığını düşünen ama aslında saatlerce çember çizen bir zavallıcık.

Sokak lambasını ona yönünü gösterecek olan ay sanıp, sürekli uçtuğu halde asla gideceğe yere varamayan bir böcek, sorgusuz sualsiz sürüyü takip ederek kendini kurtuluşu olmayan ölüm çemberinde bulan bir karınca, ve her gün aynı düşünceler, sürekli değişen kararlar, hem sağa hem sola aynı anda gitmek isteyip sonucunda hiçbir yere varamayan, aynı loopta takılıp kalarak farkında olmadan gün geçtikçe kendi ölüm çemberini büyüten bir ben. Meğer ne kadar çok ortak yanımız varmış her gün gördüğüm, zaman zaman korktuğum zaman zaman da umursamadığım bu canlılarla. Hepimizin farklı hedefleri var. Yuva, yemek, güvenli alan, mutluluk, başarı ,para.. Bu hedeflere ulaşabilme umuduyla bir yola çıkıyoruz. Bu yolda ışığıyla büyülendiğimiz,doğru sandığımız o şeyi,kişiyi,amacı sorgusuz sualsiz takip ediyoruz.Kaybolduğumuzu bile farketmeden içimizde hep ‘O’ yere varabilme umuduyla kendi etrafımızda dönüp duruyoruz. Ta ki çizdiğimiz bu çemberde yorgunluktan ölene kadar!

Tam da öğrendiklerimle tatmin olmuş bir şekilde avizemdeki mayıs böceğini anlayabildiğimi düşünüyordum ki benimki bir anda atıverdi kendini avizeden aşağı çıkardığı o gürültülü ses ile. Sağa sola çarptı. Biraz uçtu, biraz yürüdü. Tüm odayı zikzak çizerek dolandı. Hedefine gittiğini sandığı, güvenli bildiği o döngüden çıktı bir anda. Ve ben bu satırları yazarken uçtu gitti camdan. O kendi çemberinden çıkabildi ve sahte ışığın etkisine karşı koyabildi. Belki de şu an ay ışığıyla birlikte asıl hedefine doğru yola çıktı bile. Ya da sadece canı 2 saat dönmek istemişti ve attığım anlamsız bakışlardan rahatsız olarak ‘bi keyif yaptırmadın he’ diyerek ortamı terk etti. Bu da olası :)

Bu yazıyı kendime bir ders çıkartarak bitirmeyi çok isterdim. Ama artık anlık verilen kararlarla kısa süreli düşünüp, sonra tekrar aynı hayata devam etmekten çok sıkıldım. Bu geceden anlık heyecanla bir ders çıkarılarak payıma düşen bir karar yok. Bu geceden sadece mayıs böceği ve benim aynı noktada buluşabildiğimiz minik anlar var. Bir gün ben de avizeden atlayabilir miyim bilmem. Bildiğim şey, eğer görmeyi ve dinlemeyi bilirsek evrenin bize anlatacağı çok şey var!

--

--